Ürkü bozukluk ve ürkü atak, psikiyatride en sık karşılaşılan problemlerin önderlik yapar. Ürkü bozukluk, tekrarlayan ve ne vakit olacağı tahmin edilemeyen ürkü ataklar ile karakterizedir. Mental bozuklukların tanısal ve istatiksel kılavuzuna nazaran (DSM) ani başlamış olan ve dakikalar içinde zirveye ulaşan yoğun korku ve hastalık hissi olarak tanımlanmıştır.
Genel olarak ürkü bozukluk, çeşitli fizyolojik belirtilerin eşlik etmiş olduğu dört yada daha çok ürkü atak yaşanması olarak ifade edilebilir. Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı, göğüsde baskı hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak benzer biçimde hissetme, sersemlik, kendini ve çevreyi başka türlü algılamak, çıldıracak benzer biçimde hissetme, ölüm korkusu, uyuşma, üşüme yada ateş basmaları, ürkü atak esnasında ortaya çıkabilecek bu fizyolojik emarelere örnek teşkil ederler.
Ürkü atak her ne kadar yaşamı tehdit edici bir durum olmasada oldukça ürkütücü bir hal alabilir ve yaşam standardını negatif yönde etkileyebilen bir durumdur. Belirtilerin tespit edilmesi ve uygun tedavinin verilmesi ile beraber denetim altına alınabilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Ürkü atak emareleri nedir?
Ürkü atak, sempatik sinir sistemini tetikleyici tesir gösteren bir durumdur. Bu tetiklenme sonrasında vücutta genel anlamda tehlikeli bir durumla karşılaşılma sonrasında ortaya çıkan “harp ya da kaç” tepkisi meydana gelebilir. Herhangi bir uyarıcı emare olmadan meydana gelen ürkü atak, başlangıcı sonrası ortalama olarak 10 dakika içinde yükselerek zirve noktasına ulaşır.
Atağın yükselişi esnasında çeşitli emare ve bulgular kişinin ürkü hissine eşlik edebilir:
- Göğüs ağrısı
- Yutkunma güçlüğü
- Nefes alma problemleri
- Nefes darlığı
- Fazlaca süratli nefes alıp verme
- Kalp atışının hızlanması
- Bayılacak benzer biçimde hissetme
- Sıcak basması
- Üşüme, titreme
- Terleme
- Bulantı
- Karın ağrısı
- Vücudun çeşitli bölgelerinde karıncalanma ya da uyuşma hissedilmesi
- Ölüme yakın olma hissi
- Gerçeklikten kopma (derealizasyon)
- Kendinden kopma (depersonlizasyon)
Ürkü bozukluğua dair emareler çoğu zaman erken erişkinlik dönemindeki 25 yaş civarı bireylerde ortaya çıkma eğilimindedir. Tipik olarak ataklar 10 ile 20 dakika içinde sürme eğilimindedir sadece bazı uç vakalarda bu süre 60 dakikayı bulabilir. Ürkü hücumu hepimiz değişik şekilde deneyimleyebilir ve emareler bundan dolayı oldukça çeşitlidir.
Bazı kişilerde atak sonrasında yeni bir atağın meydana gelmesine karşı aşırı derecede bir korku ve kaygı hissi oluşabilir. Bu hisler ürkü bozukluk gelişimine dair uyarıcı özellik izah edebilir.
Ürkü atak yaşamı tehdit edici bir durum değildir sadece emareleri kalp krizi benzer biçimde mühim sıhhat sorunları ile benzerlik izah edebilir. Şahıs bu iki hastalık arasındaki ayrımı tam olarak gerçekleştiremeyeceği ve hakikaten kalp krizi geçiriyor olabileceği için mühim sıhhat problemleri ile benzer ürkü atak belirtilerinin ortaya çıkmasını takiben sıhhat kuruluşlarına başvurarak destek alması önerilir.
Ürkü atak iyi mi gelişir?
Ürkü atağın ilk olarak ortaya çıkmasında etkili olabilecek faktörlere dair birçok kuram mevcuttur. Bu fikirler içinde ürkü atağın sinir sistemindeki kimyasal bir dengesizlik durumu sonucu oluştuğu teorisi, bir adım öne çıkar. Gamma-aminobütirik asit (GABA), kortizol ve serotonin adında olan nörotransmitter ve hormon işlevi gösteren maddeler, ürkü atak gelişmenin rol oynayabilen kimyasallar içinde yer alır.
Ürkü bozukluğun gelişmesinde çevresel faktörlerin tetiklediği genetik faktörler de rol oynayabilir. Hem de bazı emek harcamalar çocukluk zamanına dair çeşitli problemlerin kişinin ilerleyen yaşantısında ürkü bozukluk olarak ortaya çıkabileceğini göstermiştir.
Başlangıçta hiçbir şekilde uyarı vermeden ortaya çıkan ürkü ataklar için hastalar zaman içinde bazı durumların atakları tetiklemiş olabileceğini fark ederler. Ürkü atağın altında yatan aslolan niçin hemen hemen tam olarak tespit edilememiştir. Sadece genetik, aşırı stres deposu olan durumlar, aşırı sinirlilik hali ve beyin yapılarının işleyişi ile ilgili problemlerin bir araya gelmesi bu rahatsızlığın oluşumunda rol oynuyor olabilir. Sadece şahıs ürkü atakları yaşadığında bu ana ilişkin negatif tecrübeyi üstünden atamaz. Devamlı olarak korku duyduğu o ana ve görülen fizyolojik yanıtlara karşı bir negatif beklenti taşır.
Ürkü atak risk faktörleri nedir?
Ürkü atak, herhangi bir kişide yaşam süresince ortaya çıkma ihtimali yüksek olan bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Bayanları erkeklere nazaran daha çok etkileyen bu durumun pik yapmış olduğu yaş grubunu erken erişkinlik dönemindeki bireyler oluşturur ve genel olarak 14 yaşın altındaki kişilerde pek karşılaşılmaz.
Birçok unsur kişilerde ürkü atak ortaya çıkma riskindeki artış ile ilişkili olabilir:
- Genetik yatkınlık çevresel faktörler ile birleştiğinde ürkü atak gelişimine niçin olabilirler. Birinci aşama akrabalarının içinde bu rahatsızlığa haiz bireylerin olduğu kişilerde ürkü atak ortaya çıkma riski ortalama olarak %40’tır. Bilhassa ebeveynlerinde ürkü bozukluk olan bireylerde öteki ruh sağlığı bozukluklarının da ortaya çıkma ihtimalinde bir artış söz mevzusu olabilir.
- Kimyasal ajanlardan bazı ilaçlar ve karbondioksit, ürkü hücumu ortaya çıkarabilir.
- Çeşitli anatomik bozukluklar ürkü atak gelişimini kolaylaştırabilir. Beyin sapında bulunan mavi nokta olarak adlandırılan bölgenin görevini tam olarak yapmamasından dolayı devamlı korku hali yaşanabilir.
- Beyinde bulunan GABA, serotonin, noradrenalin benzer biçimde maddelerdeki dengesizlikler ürkü atak sebepleri içinde yer alır. Psikiyatride kullanılan ilaçlar bu maddelerdeki dengeyi sağlar.
- Antidepresan ilaçlar, İlk olarak ürkü atak belirtilerinin ortaya çıkmasına niçin olabilirler.
- Kafein, sigara, alkol ve uyuşturucu maddeler ürkü atak sıklığını artırabilirler.
- Sakinleştirici ilaçların ansızın bırakılması ürkü hücumu tetikleyebilir.
- Süratli nefes alıp vermek ürkü hücumu başlatabilir.
- Kişilik yapısı özellikleri de ürkü atak sebepleri içinde değerlendirilebilir. Çekingen, histerik, borderline ve obsesif kompülsif kişilik özelliklerine haiz insanlarda ürkü atak daha sık gözlenir.
- Sevilen birinin kaybı benzer biçimde ağır duygusal travma.
- Cinsel hücum altında kalmak.
- Boşanma.
- Çocukken istismara uğramak.
Ürkü atak kişinin hayatında ne benzer biçimde değişikliklere neden olur?
Tedavi edilmeyen ürkü atak, yaşam konforunu çeşitli açılardan ciddi anlamda bozabilir. Bunlar:
- Sürüş korkusu, evden çıkma korkusu
- Sık sık tıbbi bakım alma isteği
- Toplumsal ortamlardan kaçınma
- İş ve okulda problemler
- Depresyon, anksiyete ve öteki psikiyatrik problemler
- İntihar ve intihar düşünceleri
- Alkol ve madde kullanımına eğilim
- Finansal problemler
Bazı kişilerde ürkü bozukluğa vakit içinde agorafobi olarak anlatılan kalabalık açık alan ve mekan korkusu da eşlik edebilir. Bunun sebebi ise kişinin atak anında bu ortamlardan uzaklaşamayacağını hissetmesinden doğar.
Ürkü atak tanısı iyi mi konur?
Ürkü atak pek oldukça hastalığı yansılamak edebilir. Bundan dolayı ilk olarak hastadan ve yakınlarından doğru öykü almak önemlidir. Hastaya EKG, tiroid testleri, kan sayımı ve solunum fonksiyon testi yapılabilir.
Ürkü atak şikayetleri ile başvuran hastalarda kişinin psikososyal açıdan değerlendirilmesi mühim bir mevzudur. Kişinin korkuları, endişeleri, stres deposu olan durumları, ilişki problemleri ve benzeri mevzularda açık ve net olması ehemmiyet arz eder.
Kalp krizi benzer biçimde belirtilerin benzerlik gösterdiği mühim kardiyak problemlerin ekartasyonu amacıyla elektrokardiyografi (EKG) işleminden yararlanılabilir. Hekimizin sizde ihtimaller içinde bir ürkü bozukluk durumundan şüphelenmesi halinde uygun tanı ve tedavinizin planlanacağı ruh sağlığı uzmanı bir hekime görünmenizi tavsiye edebilir.
Genel olarak ürkü bozukluğun tanısı için standart kabul edilen bir laboratuvar, radyolojik görüntüleme ya da benzer bir incelem mevcut değildir. DSM kriterlerine nazaran hastanın emareleri değerlendirilir ve bu kriterlerin karşılanıp karşılanmadığı incelenir.
Ürkü atak yaşayan her insanın ürkü bozukluk rahatsızlığına haiz olması benzer biçimde bir durum söz mevzusu değildir. Bu durumun aydınlatılmasında kullanılan çeşitli güncel DSM kriterleri mevcuttur:
- Sık olarak tekrarlayan beklenmedik ürkü atakların meydana gelmesi
- Ataklardan minimum birinden sonraki süreç içinde minimum 1 ve daha çok atağın meydana gelebileceğine dair korku ve kaygı duyulması
- Korkunun denetim kaybı, kalp krizi geçirme ve akli dengenin yitirilmesi benzer biçimde duygularla temellendirilmesi ve bu korku sonucunda hücumu tetikleyebileceği kabul edilen ortam ve davranışlardan kişinin kendini sakınması
- Ürkü atağın altında yatan nedenin herhangi bir madde ya da ilaç kullanımı ile ilişkili olmaması
- Ürkü atakların ortaya çıkış sebebinde herhangi bir organik tıbbi hastalık tespit edilememesi
- Atakların ve ortaya çıkan belirtilerin öteki psikiyatrik bozukluklar ile açıklanamıyor olması
Ürkü bozukluğunuz olmasa ve bir tek ürkü atak yaşıyor olsanız bile bu hastalık için uygun tedavi protokollerinden yarar görebilirsiniz. Uygun tanı ve tedavi almamanız halinde ise bu durum kötüleşerek öteki korku (fobi) türlerine ya da ürkü bozukluğa ilerleyebileceği için en kısa sürede destek almanız önerilir.
Ürkü atak tedavisi iyi mi yapılır?
Ürkü atak hastalarında temel tedavi yaklaşımında hem psikoterapi uygulamalarına hem de farmakolojik (ilaç) tedavi yöntemlerine başvurulur. Ruhsal müdahalelerin başlangıcında bilişsel davranışsal terapi (BDT) yer alır.
BDT uygulamaları temel olarak kişinin kendi deneyimlerinden öğrenmesini hedefleyerek ürkü belirtilerinin farkındalığı sağlanır. Terapist tarafınca ürkü atak ile ilgil belirtilerin kademeli ve tekrarlı olarak tekrardan yaratıldığı bu uygulamalar sonrasında kişinin patik atağın fizyolojik belirtilerinin yaşamı tehdit edici bir duruma işaret etmediğinin hasta tarafınca anlaşılması hedeflenir. Bu anlayış oturtulduktan sonrasında şahıs ürkü atak esnasında kendisini daha rahat hissedebilir. Başarıya ulaşmış bir BDT sonrasında hastalar daha ilkin kendilerini sakındıkları ortam ve davranışlar mevzusunda da daha rahat davranabilirler.
BDT haricinde konuşma terapisi de ürkü atak tedavisi kapsamında birinci basamakta değerlendirilen ve etkili olduğu kabul edilen bir psikoterapi tekniğidir. Konuşma terapisinde hasta ürkü atak ve ürkü bozukluğa dair bilgiler edinir ve bu durumlarla iyi mi başa çıkacağına dair kontakt kurarak kendisini geliştirebilir.
Psikoterapi teknikleri ile tedaviden netice alınması hem efor hem de vakit isteyen bir süreçtir. Genel olarak hastalar birkaç hafta içinde ürkü atak ile ilgili belirtilerinin azaldıklarını hissederler ve ortalama olarak birkaç aylık bir terapi sonunda bu emarelerde belirgin bir düşüş söz mevzusu olabilir. Tekrarlayan atakların önüne geçmek ve ürkü atağın denetim altında tutulabilmesi için terapi planına sadık kalınması dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan bir mevzudur.
İlaç tedavisi, ürkü atak ile ilişkili emarelere ve eğer eşlik ediyorsa depresyon üstünde de etkili olabilen bir yöntemdir. Bu tedavi planı kapsamında kullanılan birçok ilaç çeşidi mevcuttur:
- Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI)
Genel olarak güvenli kabul edilen ve göreceli olarak azca yan etkiye haiz olan bu antidepresan ilaç grubu, ürkü atak tedavisi kapsamında ilk basamakta tercih edilen ilaç türü olarak kabul edilebilir.
- Seçici noradrenalin ve serotonin geri alım inhibitörleri (SNRI)
Ürkü bozukluk tedavisinde kullanılan bir öteki antidepresan ilaç grubu olan SNRI’lar gelecekte ortaya çıkabilecek atakların önlenmesinde de etkili olabilen ilaçlardır.
Benzodiazepin türevi ilaçlar merkezi sinir sisteminin baskılanmasını sağlayarak yatıştırıcı tesir gösteren ilaçlardır. Bu ilaçlara bilhassa ürkü atakların ani başlangıç aşamalarında başvurulur. Benzodiazepin türevi ilaçlar çoğu zaman kısa süreli kullanımlar için uygundur. Bu durum ise uzun soluklu kullanımlarda alışkanlık yapıcı etkilerden doğar. Bu tür ilaçlar kullanılırken dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan öteki mevzular içinde öteki ilaçlarla etkileşimleri ve tehlikeli yan tesirleri de yer alır.
Beta blokerler ürkü atak ile ilişkili terleme, sersemlik ve çarpıntı benzer biçimde şikayetlerde yararlı olabilir.
Eğer tedavinizde kullanılan herhangi bir ilacın etkinliği mevzusunda şüphelerin olması halinde hekimler tarafınca öteki ilaç gruplarına geçiş yapılabilir. Bazı durumlarda ise bu ilaç grupları kombinasyon tedavisi kapsamında bir arada kullanılarak etkinliklerinin arttırılması sağlanabilir. İlaçların etkinliği kullanılmaya başlandıkları tarihten itibaren birkaç hafta içinde ortaya çıkar.
Tüm ilaçlar bir ekip etkileşim ve yan tesir riskine haizdir bundan dolayı herhangi bir ilacı kullanmadan ya da kullanımını sonlandırmadan ilkin kesinliklikle hekimlerden destek alınmalıdır.
Ürkü atak tıbbi tedavisi bulunan bir rahatsızlıktır sadece tedaviyi kestikten sonrasında bazı vakalar tekrarlama gösterebilirler. Ürkü atak tedavisinde, ilaç tedavisinin yanı sıra gevşeme ve solunum egzersizleri de yarar sağlayabilir. Solunum egzersizleri, ürkü atak ile ilişkili solunum sıklığının dengesizleşmesi benzer biçimde belirtilerin azalmasında etkili olabilen yöntemler içinde yer alır.
Ürkü atak esnasında meydana gelen hiperventilasyon (nefes alıp vermenin yüzeyelleşmesi ve sıklaşması) bu hastalık ile ilişkili korku ve kaygı hissinin kötüleşmesine niçin olur. Atak esnasında derin nefes alıp verme tekniklerinin uygulanması atak esnasında meydana gelen belirtilerin denetim altına alınmasında etkili olabilir.
En kolay derin nefes alıp verme egzersizi ağızdan solunumla gerçekleştirilebilir ve bu teknikte şahıs 4 saniye süresince derin nefes alır, 1 saniyeliğine nefesini meblağ ve 4 saniye içinde nefesini verir ve aynı döngüyü tekrarlar.
Derin nefes egzersizleri haricinde kişilerin kendilerinde oluşan ürkü atak belirtilerinin bilincinde olması da mühim bir mevzudur. Bu durumun bilincinde olmak atağın geçici bulunduğunun ve kısa süre içinde yeniden düzgüsel iyilik haline dönülebileceğinin bilincinde olmanın önünü açar. Farkındalık yardımıyla şahıs kendisini rahatlatabileceği öteki teknikleri daha rahat şekilde gerçekleştirebilir.
Çevresel tetikleyici çeşitli faktörlerden korunmak adına atağın geleceğini hisseden kişinin gözlerini kapatması bu uyaranların engellenmesine ve kişinin nefes egzersizine odaklanmasında yararlı olabilir.
Derin nefes egzersizlerinde olduğu benzer biçimde çeşitli kas gevşetme teknikleri yardımıyla de vücudun atak esnasında oluşturduğu tepkilerin denetim altında tutulmasında katkı sağlayabilir. Bu teknik, parmak kasları benzer biçimde ufak kas gruplarından başlayarak aşama aşama tüm kasların gevşetilmesi şeklinde gerçekleştirebilir. Bu tekniklerin iyi mi uygulanacağına dair kişinin tecrübeli olması tesirinin daha yüksek olmasını sağlayabilir.
Ürkü atak tedavisi kapsamında değerlendirilen bir öteki terapi çeşidi de hipnozdur. Hipnoz esnasında meydana getirilen telkinlerle bazı kişilerin korkularından kurtulmuş olduğu gözlenmiştir. Ürkü atak hastalarına ek olarak tertipli egzersiz yapmaları da önerilir. Egzersiz esnasında beyindeki kimyasal maddeler içinde denge sağlanmakta ve endorfin miktarı artış göstermektedir. Adım atma ve yüzme benzer biçimde hafifçe egzersizler ile salgılanan endorfinler, kişinin duygu durumunu pozitif yönde yönde etkileyebilir. Psikoterapinin ürkü atak tedavisinde son aşama mühim bir yere haiz olduğu unutulmamalıdır.
Panik bozukluk ve panik atak nedir?
by admin • Genel Hastalıklar Tags: panik atak belirtileri, panik atak nedir, panik atak tedavisi • 0 Comments
Ürkü bozukluk ve ürkü atak, psikiyatride en sık karşılaşılan problemlerin önderlik yapar. Ürkü bozukluk, tekrarlayan ve ne vakit olacağı tahmin edilemeyen ürkü ataklar ile karakterizedir. Mental bozuklukların tanısal ve istatiksel kılavuzuna nazaran (DSM) ani başlamış olan ve dakikalar içinde zirveye ulaşan yoğun korku ve hastalık hissi olarak tanımlanmıştır.
Genel olarak ürkü bozukluk, çeşitli fizyolojik belirtilerin eşlik etmiş olduğu dört yada daha çok ürkü atak yaşanması olarak ifade edilebilir. Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı, göğüsde baskı hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak benzer biçimde hissetme, sersemlik, kendini ve çevreyi başka türlü algılamak, çıldıracak benzer biçimde hissetme, ölüm korkusu, uyuşma, üşüme yada ateş basmaları, ürkü atak esnasında ortaya çıkabilecek bu fizyolojik emarelere örnek teşkil ederler.
Ürkü atak her ne kadar yaşamı tehdit edici bir durum olmasada oldukça ürkütücü bir hal alabilir ve yaşam standardını negatif yönde etkileyebilen bir durumdur. Belirtilerin tespit edilmesi ve uygun tedavinin verilmesi ile beraber denetim altına alınabilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Ürkü atak emareleri nedir?
Ürkü atak, sempatik sinir sistemini tetikleyici tesir gösteren bir durumdur. Bu tetiklenme sonrasında vücutta genel anlamda tehlikeli bir durumla karşılaşılma sonrasında ortaya çıkan “harp ya da kaç” tepkisi meydana gelebilir. Herhangi bir uyarıcı emare olmadan meydana gelen ürkü atak, başlangıcı sonrası ortalama olarak 10 dakika içinde yükselerek zirve noktasına ulaşır.
Atağın yükselişi esnasında çeşitli emare ve bulgular kişinin ürkü hissine eşlik edebilir:
Ürkü bozukluğua dair emareler çoğu zaman erken erişkinlik dönemindeki 25 yaş civarı bireylerde ortaya çıkma eğilimindedir. Tipik olarak ataklar 10 ile 20 dakika içinde sürme eğilimindedir sadece bazı uç vakalarda bu süre 60 dakikayı bulabilir. Ürkü hücumu hepimiz değişik şekilde deneyimleyebilir ve emareler bundan dolayı oldukça çeşitlidir.
Bazı kişilerde atak sonrasında yeni bir atağın meydana gelmesine karşı aşırı derecede bir korku ve kaygı hissi oluşabilir. Bu hisler ürkü bozukluk gelişimine dair uyarıcı özellik izah edebilir.
Ürkü atak yaşamı tehdit edici bir durum değildir sadece emareleri kalp krizi benzer biçimde mühim sıhhat sorunları ile benzerlik izah edebilir. Şahıs bu iki hastalık arasındaki ayrımı tam olarak gerçekleştiremeyeceği ve hakikaten kalp krizi geçiriyor olabileceği için mühim sıhhat problemleri ile benzer ürkü atak belirtilerinin ortaya çıkmasını takiben sıhhat kuruluşlarına başvurarak destek alması önerilir.
Ürkü atak iyi mi gelişir?
Ürkü atağın ilk olarak ortaya çıkmasında etkili olabilecek faktörlere dair birçok kuram mevcuttur. Bu fikirler içinde ürkü atağın sinir sistemindeki kimyasal bir dengesizlik durumu sonucu oluştuğu teorisi, bir adım öne çıkar. Gamma-aminobütirik asit (GABA), kortizol ve serotonin adında olan nörotransmitter ve hormon işlevi gösteren maddeler, ürkü atak gelişmenin rol oynayabilen kimyasallar içinde yer alır.
Ürkü bozukluğun gelişmesinde çevresel faktörlerin tetiklediği genetik faktörler de rol oynayabilir. Hem de bazı emek harcamalar çocukluk zamanına dair çeşitli problemlerin kişinin ilerleyen yaşantısında ürkü bozukluk olarak ortaya çıkabileceğini göstermiştir.
Başlangıçta hiçbir şekilde uyarı vermeden ortaya çıkan ürkü ataklar için hastalar zaman içinde bazı durumların atakları tetiklemiş olabileceğini fark ederler. Ürkü atağın altında yatan aslolan niçin hemen hemen tam olarak tespit edilememiştir. Sadece genetik, aşırı stres deposu olan durumlar, aşırı sinirlilik hali ve beyin yapılarının işleyişi ile ilgili problemlerin bir araya gelmesi bu rahatsızlığın oluşumunda rol oynuyor olabilir. Sadece şahıs ürkü atakları yaşadığında bu ana ilişkin negatif tecrübeyi üstünden atamaz. Devamlı olarak korku duyduğu o ana ve görülen fizyolojik yanıtlara karşı bir negatif beklenti taşır.
Ürkü atak risk faktörleri nedir?
Ürkü atak, herhangi bir kişide yaşam süresince ortaya çıkma ihtimali yüksek olan bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Bayanları erkeklere nazaran daha çok etkileyen bu durumun pik yapmış olduğu yaş grubunu erken erişkinlik dönemindeki bireyler oluşturur ve genel olarak 14 yaşın altındaki kişilerde pek karşılaşılmaz.
Birçok unsur kişilerde ürkü atak ortaya çıkma riskindeki artış ile ilişkili olabilir:
Ürkü atak kişinin hayatında ne benzer biçimde değişikliklere neden olur?
Tedavi edilmeyen ürkü atak, yaşam konforunu çeşitli açılardan ciddi anlamda bozabilir. Bunlar:
Bazı kişilerde ürkü bozukluğa vakit içinde agorafobi olarak anlatılan kalabalık açık alan ve mekan korkusu da eşlik edebilir. Bunun sebebi ise kişinin atak anında bu ortamlardan uzaklaşamayacağını hissetmesinden doğar.
Ürkü atak tanısı iyi mi konur?
Ürkü atak pek oldukça hastalığı yansılamak edebilir. Bundan dolayı ilk olarak hastadan ve yakınlarından doğru öykü almak önemlidir. Hastaya EKG, tiroid testleri, kan sayımı ve solunum fonksiyon testi yapılabilir.
Ürkü atak şikayetleri ile başvuran hastalarda kişinin psikososyal açıdan değerlendirilmesi mühim bir mevzudur. Kişinin korkuları, endişeleri, stres deposu olan durumları, ilişki problemleri ve benzeri mevzularda açık ve net olması ehemmiyet arz eder.
Kalp krizi benzer biçimde belirtilerin benzerlik gösterdiği mühim kardiyak problemlerin ekartasyonu amacıyla elektrokardiyografi (EKG) işleminden yararlanılabilir. Hekimizin sizde ihtimaller içinde bir ürkü bozukluk durumundan şüphelenmesi halinde uygun tanı ve tedavinizin planlanacağı ruh sağlığı uzmanı bir hekime görünmenizi tavsiye edebilir.
Genel olarak ürkü bozukluğun tanısı için standart kabul edilen bir laboratuvar, radyolojik görüntüleme ya da benzer bir incelem mevcut değildir. DSM kriterlerine nazaran hastanın emareleri değerlendirilir ve bu kriterlerin karşılanıp karşılanmadığı incelenir.
Ürkü atak yaşayan her insanın ürkü bozukluk rahatsızlığına haiz olması benzer biçimde bir durum söz mevzusu değildir. Bu durumun aydınlatılmasında kullanılan çeşitli güncel DSM kriterleri mevcuttur:
Ürkü bozukluğunuz olmasa ve bir tek ürkü atak yaşıyor olsanız bile bu hastalık için uygun tedavi protokollerinden yarar görebilirsiniz. Uygun tanı ve tedavi almamanız halinde ise bu durum kötüleşerek öteki korku (fobi) türlerine ya da ürkü bozukluğa ilerleyebileceği için en kısa sürede destek almanız önerilir.
Ürkü atak tedavisi iyi mi yapılır?
Ürkü atak hastalarında temel tedavi yaklaşımında hem psikoterapi uygulamalarına hem de farmakolojik (ilaç) tedavi yöntemlerine başvurulur. Ruhsal müdahalelerin başlangıcında bilişsel davranışsal terapi (BDT) yer alır.
BDT uygulamaları temel olarak kişinin kendi deneyimlerinden öğrenmesini hedefleyerek ürkü belirtilerinin farkındalığı sağlanır. Terapist tarafınca ürkü atak ile ilgil belirtilerin kademeli ve tekrarlı olarak tekrardan yaratıldığı bu uygulamalar sonrasında kişinin patik atağın fizyolojik belirtilerinin yaşamı tehdit edici bir duruma işaret etmediğinin hasta tarafınca anlaşılması hedeflenir. Bu anlayış oturtulduktan sonrasında şahıs ürkü atak esnasında kendisini daha rahat hissedebilir. Başarıya ulaşmış bir BDT sonrasında hastalar daha ilkin kendilerini sakındıkları ortam ve davranışlar mevzusunda da daha rahat davranabilirler.
BDT haricinde konuşma terapisi de ürkü atak tedavisi kapsamında birinci basamakta değerlendirilen ve etkili olduğu kabul edilen bir psikoterapi tekniğidir. Konuşma terapisinde hasta ürkü atak ve ürkü bozukluğa dair bilgiler edinir ve bu durumlarla iyi mi başa çıkacağına dair kontakt kurarak kendisini geliştirebilir.
Psikoterapi teknikleri ile tedaviden netice alınması hem efor hem de vakit isteyen bir süreçtir. Genel olarak hastalar birkaç hafta içinde ürkü atak ile ilgili belirtilerinin azaldıklarını hissederler ve ortalama olarak birkaç aylık bir terapi sonunda bu emarelerde belirgin bir düşüş söz mevzusu olabilir. Tekrarlayan atakların önüne geçmek ve ürkü atağın denetim altında tutulabilmesi için terapi planına sadık kalınması dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan bir mevzudur.
İlaç tedavisi, ürkü atak ile ilişkili emarelere ve eğer eşlik ediyorsa depresyon üstünde de etkili olabilen bir yöntemdir. Bu tedavi planı kapsamında kullanılan birçok ilaç çeşidi mevcuttur:
Genel olarak güvenli kabul edilen ve göreceli olarak azca yan etkiye haiz olan bu antidepresan ilaç grubu, ürkü atak tedavisi kapsamında ilk basamakta tercih edilen ilaç türü olarak kabul edilebilir.
Ürkü bozukluk tedavisinde kullanılan bir öteki antidepresan ilaç grubu olan SNRI’lar gelecekte ortaya çıkabilecek atakların önlenmesinde de etkili olabilen ilaçlardır.
Benzodiazepin türevi ilaçlar merkezi sinir sisteminin baskılanmasını sağlayarak yatıştırıcı tesir gösteren ilaçlardır. Bu ilaçlara bilhassa ürkü atakların ani başlangıç aşamalarında başvurulur. Benzodiazepin türevi ilaçlar çoğu zaman kısa süreli kullanımlar için uygundur. Bu durum ise uzun soluklu kullanımlarda alışkanlık yapıcı etkilerden doğar. Bu tür ilaçlar kullanılırken dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan öteki mevzular içinde öteki ilaçlarla etkileşimleri ve tehlikeli yan tesirleri de yer alır.
Beta blokerler ürkü atak ile ilişkili terleme, sersemlik ve çarpıntı benzer biçimde şikayetlerde yararlı olabilir.
Eğer tedavinizde kullanılan herhangi bir ilacın etkinliği mevzusunda şüphelerin olması halinde hekimler tarafınca öteki ilaç gruplarına geçiş yapılabilir. Bazı durumlarda ise bu ilaç grupları kombinasyon tedavisi kapsamında bir arada kullanılarak etkinliklerinin arttırılması sağlanabilir. İlaçların etkinliği kullanılmaya başlandıkları tarihten itibaren birkaç hafta içinde ortaya çıkar.
Tüm ilaçlar bir ekip etkileşim ve yan tesir riskine haizdir bundan dolayı herhangi bir ilacı kullanmadan ya da kullanımını sonlandırmadan ilkin kesinliklikle hekimlerden destek alınmalıdır.
Ürkü atak tıbbi tedavisi bulunan bir rahatsızlıktır sadece tedaviyi kestikten sonrasında bazı vakalar tekrarlama gösterebilirler. Ürkü atak tedavisinde, ilaç tedavisinin yanı sıra gevşeme ve solunum egzersizleri de yarar sağlayabilir. Solunum egzersizleri, ürkü atak ile ilişkili solunum sıklığının dengesizleşmesi benzer biçimde belirtilerin azalmasında etkili olabilen yöntemler içinde yer alır.
Ürkü atak esnasında meydana gelen hiperventilasyon (nefes alıp vermenin yüzeyelleşmesi ve sıklaşması) bu hastalık ile ilişkili korku ve kaygı hissinin kötüleşmesine niçin olur. Atak esnasında derin nefes alıp verme tekniklerinin uygulanması atak esnasında meydana gelen belirtilerin denetim altına alınmasında etkili olabilir.
En kolay derin nefes alıp verme egzersizi ağızdan solunumla gerçekleştirilebilir ve bu teknikte şahıs 4 saniye süresince derin nefes alır, 1 saniyeliğine nefesini meblağ ve 4 saniye içinde nefesini verir ve aynı döngüyü tekrarlar.
Derin nefes egzersizleri haricinde kişilerin kendilerinde oluşan ürkü atak belirtilerinin bilincinde olması da mühim bir mevzudur. Bu durumun bilincinde olmak atağın geçici bulunduğunun ve kısa süre içinde yeniden düzgüsel iyilik haline dönülebileceğinin bilincinde olmanın önünü açar. Farkındalık yardımıyla şahıs kendisini rahatlatabileceği öteki teknikleri daha rahat şekilde gerçekleştirebilir.
Çevresel tetikleyici çeşitli faktörlerden korunmak adına atağın geleceğini hisseden kişinin gözlerini kapatması bu uyaranların engellenmesine ve kişinin nefes egzersizine odaklanmasında yararlı olabilir.
Derin nefes egzersizlerinde olduğu benzer biçimde çeşitli kas gevşetme teknikleri yardımıyla de vücudun atak esnasında oluşturduğu tepkilerin denetim altında tutulmasında katkı sağlayabilir. Bu teknik, parmak kasları benzer biçimde ufak kas gruplarından başlayarak aşama aşama tüm kasların gevşetilmesi şeklinde gerçekleştirebilir. Bu tekniklerin iyi mi uygulanacağına dair kişinin tecrübeli olması tesirinin daha yüksek olmasını sağlayabilir.
Ürkü atak tedavisi kapsamında değerlendirilen bir öteki terapi çeşidi de hipnozdur. Hipnoz esnasında meydana getirilen telkinlerle bazı kişilerin korkularından kurtulmuş olduğu gözlenmiştir. Ürkü atak hastalarına ek olarak tertipli egzersiz yapmaları da önerilir. Egzersiz esnasında beyindeki kimyasal maddeler içinde denge sağlanmakta ve endorfin miktarı artış göstermektedir. Adım atma ve yüzme benzer biçimde hafifçe egzersizler ile salgılanan endorfinler, kişinin duygu durumunu pozitif yönde yönde etkileyebilir. Psikoterapinin ürkü atak tedavisinde son aşama mühim bir yere haiz olduğu unutulmamalıdır.